04.07.2023
Leyla KENT. Yazar, Seyyah Leyla Kent
SRİ LANKA
Madurai den pervaneli uçağa binip Sri Lanka’nın başkenti Kolombo’ya gideceğiz. Çok heyecanlıyım uçaktan dahi korkan ben ilk defa pervaneli bir uçağa bineceğim. Neyse ki korktuğum gibi olmadı. 1 saatlik rahat bir yolculuktan sonra Sri Lanka’nın başkenti Kolombo’ya indik.
Havaalanından çıktığımızda ülke de hemen dikkatimi çeken Hindistan’a göre çok daha temiz, çok daha düzenli olması.
Sri Lanka eski adıyla Seylan Hindistan’ın güneyinde Hint Okyanusu’n da bir ada devlet. Bir zamanlar sırasıyla Portekiz, Hollanda ve İngiliz sömürgesi olan ülke 1948 yılından 1972 yılına kadar dominyon, o tarihten sonra bağımsız oldu.
Demografik olarak nüfusun % 70’ini Sinhalalar, % 20’sini Sri Lanka Tamili, % 4’ünü ise Hindistan Tamilleri oluşturuyorken bu insanların % 70’i Budist, % 12’si Hindu, %’10 u Müslüman % 8’i de Hristiyan. Ülkede ki % 4 Hindistan Tamilleri sömürge zamanı İngilizler tarafından tarlalarda çalıştırılmak üzere Hindistan’dan getirilmiş.
Müslümanlar ise daha çok Sri Lanka’nın kuzeyinde ve doğusunda yaşıyorlar. Resmi dil ise Sinhalica ve Tamilce. Yaygın olarak İngilizce de konuşuluyor.
Ülke 1983 den 2009 a kadar bir iç savaş yaşamış. 1970 yılında kurulan Tamil Kaplanları adlı ayrılıkçı örgütün Sri Lanka’nın kuzeyinde ve doğusunda bağımsız Tamil devleti kurma isteği bu savaşa sebep olmuş. Bu sürede on binlerce insan hayatını kaybetmiş. 2009 yılında ordunun destek verdiği Rajapakse hükümeti tarafından örgüt liderinin öldürülmesiyle iç savaş sona ermiş. Sosyalist hükümet tarafından yönetilen ülkede bizim orada bulunduğumuz tarihte rehberimiz savaşın sona ermesiyle ülkede sürekli bir gelişme yaşandığından bahsetmişti ama şu tarihte yani 2023 tarihinde maalesef pek çok ülkede olduğu gibi Sri Lanka’da da ekonomik kriz yaşanıyor.
Havaalanından otobüsle şu anda yemek yiyeceğimiz restauranta geldik. Yemekleri aynı Hint yemeklerine benziyor. Burada Hindistan’da ki gibi Humus var ve aynı isimle servis ediliyor. Yemekten sonra tam dışarı çıktığımızda yağmur yağmaya başladı. Hava sıcak. Tekrar otobüsümüze bindik iki tarafında tropik ağaçların yer aldığı yemyeşil bir yolda ilerlemeye başladık. Yollar tertemiz.
Burada sari giyinen kadın sayısı az. Kadınlar genelde buluz, orta boy etek giyiyorlar.
Dikkatimi çeken başka bir şey, Hindistan gibi sokaklarda köpek sayısı fazla ama kedi göremedim.
Gittiğimiz yollar boyunca kilise ve camilere rastladık. Evler gayet güzel tek veya iki katlı, bahçeli.
Güzel manzaralar eşliğinde Kandalama gölü kıyısındaki otelimize geldik. Tropik bitkiler içindeki otelimiz Asyalı mimarlar arasında önemli bir yere sahip Sri Lankalı mimar Geoffrey Bawa tarafından yapılmış.
Sabah erkenden kalkıp 10 km uzaktaki Dambulla kenti yakınındaki Sigirya kayalığına doğru yola çıktık. Bu kayalık UNESCO koruması altında olan tek parça volkanik kaya. Kaya 200 m. Yüksekte bulunuyor. Kayalık alana 1200 basamaklı demir merdivenle çıkılıyor. Kayanın üzerinde MS. 5 yy dan kalma bir kale yer alıyor. Buranın su ihtiyacı o zamana göre mükemmel olarak yapılmış bir sistemle karşılanmış.
Ben sadece 100 basamak çıkıp geri döndüm. Hava çok sıcak ve nemliydi ancak 100 basamak çıkabildim. Gruptakilerinden bazıları zirveye çıkarken, çıkamayanlar olarak aşağıda onları bekledik. Maymunlara su verdik, onlarla ilgilendik. Yanımızda keşke yemek olsaydı verseydik diye hayıflandık.
Tekrar hep beraber Polonnaruva saray kalıntılarının bulunduğu yere doğru yola çıktık. 10.yy da başkent burasıymış. Güney Hindistan’dan saldırılarda saray yıkılmış. Günümüzde sadece bu kalıntılar kalmış.
Sonra aynı yerde bulunan bir Manastıra geldik. Stupas denilen bu yerde krematoryumdaki gibi ölüler yakılıp altına gömülüyormuş.
Gezimizi tamamladıktan sonra tuktukla otelimize geri döndük. Tuktuklar genellikle şehir içi ulaşımda kullanılan üç tekerlikli taksi arabalar. Tuktuklar aslında iki kişilik ama biz üç kişi bindik. Ortada kalan arkadaş biraz zor durumda kaldı. Çok hızlı geldik. Aracın yan tarafları açık olduğu için oluşan esintiden adeta nefesimiz kesildi.
Bu ülkede en çok dikkatimi çeken köpeklerin çokluğu. Yollar köpek dolu, bakımsız ve zayıflar. Neyse ki birine çarpmadan aralarından geçip sağ salim otele ulaştık. Otelde internete baktım yazılanlara göre bu köpekler öldürülüp eti yeniyormuş. Bu durum gerçekten çok canımı sıktı.
Bu sabah Kandy bölgesinde yer alan Dambulla Mağara Tapınağına gidiyoruz. Tapınak her köşesinde yer alan Buda heykelleri dikkat çekiyor. MS 1.yy da yapılan tapınakta meditasyon yapmak için oturan, ölümden önceki hali ve yeniden doğuşu ifade eden yatan Buda heykellerinin sayısı toplam 153 müş
Burada tapınaklara girerken genelde ayakkabı çıkarmak gerektiği gibi Buda heykeli önünde poz verip resim çektirmekte yasak. Görürlerse hemen müdahale ediyorlar. Ben tapınağa çıkmadım. Çıkmayanlar çıkanları beklediler sonra da hep beraber inişe geçtik. İnişte yine iki zayıf köpeğe rastladım. Onlara su verdim. Nasıl da susamışlardı, kana, kana içtiler.
Yolumuzun üzerinde Kobra yılan oynatıcısı dikkatimizi çekti. Çoğu Kobra yılan oynatıcısı yılanın zehirli dişlerini söküyorlarmış. Hayvan hakları savunucularının tepkilerine rağmen maalesef yılan oynatıcılığı bütün dünyada olduğu gibi burada da devam ediyor.
Kandy şehrini arkamızda bırakıp Mehaveli nehri yakınındaki Kraliyet Botanik Bahçesi Peradeniya doğru gidiyoruz. Muhteşem güzel bahçe. Daha önceden isimlerini duyup kendilerini görmediğimiz pek çok baharat ve ilaç yapımında kullanılan bitkileri gördük. Bunların arasında bildiklerimiz ise karanfil, zencefil, tarçın, muskat, okaliptüsün ağaçlarıydı. Ekvator’a yakın olan bu bahçe 150 dönüm ve 4000 den fazla bitki türüne ev sahipliği yapıyor.
Bu arada öğle vakti ve ezan sesi duyduk. Ses bahçenin yakınındaki camiden geliyordu. Kandy %14 Müslüman nüfusa sahip ve şehirde birçok cami mevcut. Özellikle Kandy’e yakın bir kasabadaki büyük bir camiden cuma vakti Müslümanların çıkışına tanık olduk.
Kandy’den sonra bölgenin ikinci büyük şehri Matale’den geçiyoruz. Burada Müslümanlar ikinci en büyük nüfus. Kandy şehrindeki gibi baharat bahçelerine sahip Matale’den geçerken üç cami gözüme çarptı bu da beni çok mutlu etti. Bu şehirlere İslamiyet baharat ticareti yapan Arap tüccarlar sayesinde gelmiş.
Gezimizi tamamlayıp bir restaurant ta yemeğimizi yedikten sonra restaurantın yanında yarı değerli taşların satıldığı bir mağazaya girdik. Fiyatlar çok yüksekti. Sıkı bir pazarlıkla ilk dedikleri fiyatın yarısına ürünü sattıkları için insanlarda güvensizliğe sebep oluyorlar. Yine de gruptaki arkadaşlardan yüzük, küpe, kolye alanlar oldu.
Sonra hep beraber otobüsle Kandy gölü kıyısında folklorik gösteri yapan tiyatro salonuna geldik. Gösteri başlamadan önce çay alıp yerime oturdum. Oranın halkından birisi gelip burası benim yerim diyerek beni oturduğum koltuktan kaldırdı. Başka bir yere geçmek için harekete geçtiğimde küçük bir basamağı göremeyip elimdeki çayla dengemi kaybedip sırtüstü yere düştüm. Elimdeki çay beyaz tişörtümün üzerine döküldü. Beni yerden kaldırıp hemen bir koltuğa oturttular. O arada arkadaşım Aydan yanındaki ceketi verdi de o kötü görüntüden kurtulabildim. Elime tekrar bir bardak çay verdiler. Çayımı içerken gösteriyi seyretmeye başladım ama biraz seyrettikten sonra sıkıldım. Bu tür yerel folklorik gösteriler bana zevk vermiyor.
Ülkede dikkatimi çeken Sri Lanka sanki bizim 60-70 ler deki halimiz. Neden mi? Çünkü gösterinin yapıldığı salon çok sıcak olduğu halde klima yoktu, salonun çeşitli yerlerine vantilatörler konup ortam serinletilmeye çalışılmış. Ayrıca oturulan koltuklar plastikti. Bütün bunlardan ötürü arkadaşlarla beraber bir süre sonra dışarı çıkıp otobüsümüze bindik. Hava kararmıştı.
Dikkatimi çeken bir diğer husus ise geceleri şehirler nerdeyse esrarengiz bir şekilde karanlığa gömülüyor. Sanki evlerde, dükkanlar da aydınlanma ya mum ışığı ile ya da floresan ile yapılıyor.
Nihayet sonunda otelimize geldik. Hemen yemeğimizi yiyip odalarımıza çekildik.
Ertesi gün hava bulutluydu. Kahvaltıdan sonra otobüsle Buda’nın dişinin saklandığı tapınağa doğru yola çıktık. Tapınak çok kalabalıktı. Beyaz elbiseler içindeki kadın ve erkekler ellerinde lotus ve yasemin çiçekleri ile düzgün bir sıra halinde yavaş yavaş içeri girerken turuncu renkli kıyafet giymiş Budist rahipler dikkat çekiyordu.
Biz arkadaşım Aydan’la içeri girmedik, etrafta dolaşıp göl kenarına gitmeyi tercih ettik. İçeri giren arkadaşlar içerisinin dışardan çok daha kalabalık olduğunu söylediler.
Otobüse tekrar binip hep birlikte Kraliyet Botanik Parkına geldik. Burada Sri Lanka ya özgü, Sri Lanka’nın ulusal ağacı kerestesi ağır ve sert olan Seylan Demir Ağacı (Hint Gül Kestanesi) nı gördük. Çok büyük geniş dalları, güzel hoş kokulu beyaz çiçekleri var. Bu bahçede Kral VII. Edward, Rus Çarı II.Nicholas, Yuri Gagarin, İndira Gandhi gibi meşhur kişilerin diktikleri ağaçlar bulunuyor.
Sri Lanka(Seylan) dünyada benim de çocukluğumdan beri bildiğim çayları ile tanınış bir ülke. Yani Sri Lanka denince hemen çay akla geliyor. Dağların yamaçlarında geniş çay bahçeleri hemen dikkat çekiyor. Çayın yoğun bir tadı, güzel bir aroması var. Sri Lanka da bulunup da çay satılan bir mağazaya gitmemek olmazdı. Kandy de botanik bahçesi gezintisini tamamladıktan sonra çeşit çeşit albenili ambalajlar içinde satılan çayların bulunduğu büyük bir mağazaya gittik. Gruptan ben dahil herkes çay aldı. Elimdeki son Sri Lanka rupisini bu güzel çay için harcadım.
Sonra bir restaurant da öğle yemeğini yedikten sonra fil yetimhanesine gitmek üzere yola çıktık. Filler oraya geldiğimizde bakıcılarının eşliğinde Ma Oya nehri içindeydiler. Hem yıkanıyorlar hem de su içiyorlardı. Sri Lanka da fillerin hayatı artan insan nüfusu yüzünden tehdit altındaymış İşte bu yüzden bir fili öldürmenin cezası idam.
Bu arada onları su içinde seyrederken yağmur da başladı. Sri Lanka filleri yabani oldukları için çok fazla yanlarına yaklaşamadık. Sonra sudan çıkıp yürümeye başladılar. İşte tam o sırada sirenler çalarken filler, her iki tarafında hediyelik eşya satan dükkanlar sıralanmış sokakta yürümeye başladılar. Dükkanlar hemen önlerindeki masa ya da sandalyeleri kenara çektiler, bizde nerdeyse dükkanların duvarlarına yapıştık. O koca hayvanlar kendilerinden beklenmeyecek şekilde hızlıca yürüyüp barınaklarına gitmek üzere yolun karşısına geçtiler. Sonunda da gözden kayboldular.
Otobüsümüze binip 4.5 saatlik yolculuktan sonra başkent Kolombo’daki otelimize geldik.
Ertesi gün sabah tuktuklarla çeşitli yerel ürünlerin satıldığı Pettah Pazarına gittik. Eski bir Pazar. Pazardaki satıcıların çoğunluğu Müslümanmış. İşte o Müslüman esnaftan Mahmut Hüseyin Türkiye’den geldiğimizi duyunca mutlu oldu ve hemen Türkiye Myanmar’daki Müslümanlara büyük destek veriyor derken el hareketleri ile oradaki Budistler, Müslümanları kesiyorlar dedi. Bu beni hem mutlu etti hem de üzdü. Mutlu etti, Türkiye’nin yardımlarını görüyorlar, biliyorlar takdir ediyorlar, üzdü çünkü Myanmar’da yaşananlar ve Sri Lanka’daki Müslümanların yalnızlığı kederlendirdi.
Yine oradaki dükkanların birinden çay aldıktan sonra otele geldik. Yemekten sonra da Kolombo şehir turuna çıktık. Nüfusunun % 35 inin Müslüman olduğu Kolombo’da en önemli yapılardan olan Kırmızı Cami’nin önünden geçtik. 1908 yılında Müslüman tüccarlar tarafından yaptırılan cami UNESCO tarafından Dünya mirası listesine alınmış.
Şehir de yeni yeni yüksek binalar yapılmaya başlanmış, şehir adeta bir şantiye halinde. Caddeleri geniş, ferah.
Karşımıza bir anıt çıktı. Anıt, 2.Dünya savaşı sırasında Japonlar tarafından batırılan donanma gemileri anısına yapılmış. Bu olay olduğunda Sri Lanka, Seylan adıyla İngiliz sömürgesiydi.
Şimdi, hemen yakınında lotus çiçeği şeklindeki Mahinda Rajapaksa tiyatro binası bulunan eski adıyla Victoria bahçesi yeni adıyla Viharamahadevi Parkı’nın önünden geçiyoruz. Park Kolombo’nun en büyük, en eski parkı. Hem Hindistan’da, hem de Sri Lanka’da İngiliz sömürge yönetiminin Kraliçe Victoria’nın ismini bu iki ülkede birçok yere vermesi ve bu yerlerin çoğunun isimleri değiştirildiği halde hala Victoria ismi ile anılması bu ülkeler için çok acı.
Şu anda içinde Bağımsızlık anıt binanın bulunduğu Bağımsızlık meydanındayız. Meydan ve anıt 1948 yılında kazanılan bağımsızlık anısına yapılmış. Anıt cezbeden, çekici bir mimariye sahip.
Şimdi bir binanın önünden geçiyoruz. Bina, Sri Lanka’nın 1959 yılında öldürülen başbakanı Solomon Bandaranaika’nın eşi olmasının yanı sıra dünya’da seçimle iktidara gelmiş ilk kadın başbakanı Sirimavo Bandaranaika’nın anısına yapılmış.
Hemen yakınında bulunan Beyaz Saray mimari tarzında yapılmış Belediye binası dikkat çekiyor.
Biraz ilerde beyaz renkli, sarı kubbeli bir cami bütün güzelliği ve ihtişamı ile karşımızda. Caminin adı Dewatagaha.1847 yılında inşa edilmiş. Yanında ise Şeyh Osman Veliyullah’ın türbesi bulunmakta.
İşte bu güzel caminin tam karşısında bir AVM ye bir şeyler içmek için oturduk. Bazı arkadaşlar AVM içindeki çarşıdan alışveriş yaptılar. Fiyatlar çok pahalıydı.
Artık Sri Lanka’daki yolculuğumuzun sonuna geldik. Biraz sonra Türkiye’ye uçmak üzere Bandaranaika havaalanına gideceğiz. Yani güzel bir yolculuğun daha sonuna geldik.
Akşam üzeri havaalanındaydık. Uçak Maldivlerin başkenti Male’den yolcu alıp İstanbul’a uçacak. Havaalanında beyazlar içinde yolcularla karşılaştık nereye gittiklerini sordum. Umreye gidiyorlarmış. Onlar da bana kim olduğumu sordular. Türk olduğumu Osmanlı torunu olduğumu söyleyince yüzlerinde kocaman bir gülümse belirdi. Böylesine sevilmek beni çok mutlu etti.
