22.11.2024
Leyla KENT. Yazar, Seyyah Leyla Kent
MARTI KİTABI
Kitap ilk olarak Seksenler dizisinde dikkatimi çekmişti. Seksenler de Kasap Bahtiyar’ın kardeşi Sinan bu kitabı okuduğu ve evinde bulundurduğu için seksen darbecileri tarafından alınıp karakola götürülmüş, uzun bir sorgulamadan sonra serbest bırakılmıştı.
1970 de ilk basımı yapılan kitap ABD li yazar Richard Bach’ın Fabl türünde yazdığı bir hikaye kitabıdır. Hikayenin kahramanı Jonathan Livingston ismindeki bir martıdır.
Bazı yerlerde kitabın masal kitabı olduğu yazılmasına rağmen kitabın üslup ve yazış şekli ile ilgili olarak çocukların değil büyüklerin okuyup anlayabileceği bir masal kitabı olduğu düşüncesindeyim. Kitabın bir martı üzerinden anlatılması, hikayenin kahramanın bir martı olması onun bir çocuk kitabı olduğunu göstermez. Yazarın asıl mesleğinin pilotluk olması sebebiyle kitapta martının geliştirmeye çalıştığı uçuş tekniği ayrıntılı olarak anlatılmış. Bu da bir çocuk için sıkıcı olabilir. Kitap aslında dört bölümden oluşuyor. Benim okuduğum kitapta ise üç bölüm yer alıyor.
Kitabın ilk bölümüne göz atarsak;
Martı Jonathan Livingston mensubu olduğu martı kolonisinden farklı olarak nevi şahsına münhasır kendine has fikirleri olan bir şahsiyettir. Kayıtsız şartsız bir sürünün üyesi olmaktansa bir amaç için tek başına olmaktan korkma düşüncesindedir.
Günün ilk ışıkları ile birlikte diğer martılar denize dökülen yiyecek parçalarının peşinde birbirleriyle kapışırken Martı Jonathan Livingston ise onlara aldırmadan onlardan uzakta kendi kendine uçuş teknikleri gerçekleştirmeye çalışmasıyla diğerlerinden farklı olduğunu göstermektedir.
Ona göre diğer martıların amacı aslında uçmak değil karınların doyurmaktır. O ise uçmayı önemsiyor, uçmayı çok seviyordu. Martı Jonathan’ın amacı diğer martılara hoş görünmek değil, o çok sevdiği uçmanın bütün inceliklerini öğrenmek, uçuş becerilerini geliştirmekti. Hatta diğer martıların hoş görmemesine, hor görmesine rağmen. Bütün amacı daha az yükseklikte havada daha uzun süre kalabilmek, suya batmadan su üstünde süzülmekti. Bunun için bıkmadan usanmadan denemeler yapıyordu. Gözü uçmaktan başka bir şey görmüyordu, o kadar çok çalışıyordu ki bir tüy, bir kemik kalmıştı. Sonun da Jonathan anne ve babasının ısrarıyla sürüye katılıp yiyecek peşine düştü ama hayatta öğrenecek o kadar çok şey varken sadece yiyecek peşinde koşmak onu tatmin etmiyordu.
Sonunda yine öğrenme ve uçma isteğiyle açık denizlere açılır. Bıkmadan, usanmadan hız konusunda uğraşmaya devam ediyordu. Bir ara başarır gibi oldu ama nafile yapamıyordu. Sonun da ben bir martıyım, demek ki benim yapabileceğim bu kadar daha fazla ısrar etmeye gerek yok diye düşünerek işin peşini bırakır. Artık rahatlamıştır. Ne öğrenme isteği vardır, ne de başarısızlık.
Kendi kendine, martılar karanlıkta uçamazken sen karanlıkta uçmaya çalıştın. Karanlıkta uçmak için yaratılsaydın gözlerin baykuş gibi olurdu dediği anda beyninde bir şimşek çakar. Gözlerimin bir baykuş gibi olmasına gerek yok, sadece küçük bir kanadım olsaydı diye düşünür. Bunun için kanatlarımı büküp kanat uçlarımla uçmalıyım der.
Hemen her türlü tehlikeyi göze alıp düşüncesini gerçekleştirmeye koyuldu. Denedi, denedi ve sonunda başardı. O artık sıradan bir martı değildi. Jonathan çok mutluydu, akrobatik uçuş yapan tek martıydı. Özgürlüğün tadını çıkarıyordu.
Aleyhine toplanan Martı Kurultayına rağmen Martı Jonathan ben bunu sizlere karşı gelmek için yapmadım, benim gözümde liderlik yok ki diye savunmasını yapar.
Yaşlı martılar ise geleneksellikten yana, bu dünyaya sadece yemek yemek ve olabildiğince daha çok yaşamak için geldik düşüncesindeydiler.
Halbuki Martı Jonathan’ın amacı çok şey öğrenmek, hayatı keşfetmek ve özgür olmaktı.
Martı Kurultayı sonunda kararını verdi. Ona sırtlarını döndüler. Martı Jonathan artık yalnız ve tek başınaydı. Bundan gocunmadı ve uçuş denemelerine devam etti. Yüksekler de uçmayı öğrenirken bir şey daha keşfetti. Bir martının ömrünü kısaltan korku, sıkıntı ve öfkedir. Bunları aklından silerek uzun bir hayat sürdü.
Bundan sonra yer alan iki bölüm ise birinci bölümden farklı. Gerçek hayattan uzaklaşarak başka bir boyuta geçer. Orada uçma ile ilgili bütün sırlara vakıf olur. Martı Jonathan evet belli bir yüksekliğe çıkmıştır ama daha yükseğe çıkabilirim diye düşünmektedir. Neden olmasın diyerek kararını verip evine döner. Çalışmalarına evinde devam eder Jonathan artık diğer martılar arasında kutsal biridir.
Pek çok yerde belirtildiği gibi Hristiyan Bilimsel Kilisesine bağlı olan yazar Mart Jonathan Livingston tiplemesiyle Hz İsa’yı anlatmıştır. İkinci bölümde yer alan o boyut onun cenneti, orada onu karşılayan genç martılarda havarileridir.
Hristiyan Bilim Kilisesi, Hristiyanlık ve Hindu karışımı, Hristiyanlıktan oldukça farklı, Hindu inancı ağır basan bir anlayışı temsil etmektedir. Bu inanca göre gerçek dünya mevcut değildir. İnsan dahil bütün maddi varlıklar bir yanılsamadır, gerçekte yoktur. Onun için insan hasta olmaz, ölmez. Bu inanca göre Hz. İsa gibi herkes Tanrı’nın oğludur, reenkarnasyon vardır ve cennet bir yer parçası değil, zihinde bir yerdir.
Kitapta bu düşüncelerin izleri özellikle ikinci bölümden itibaren görülmektedir. Martı Jonathan’ın yeni bir bedene geçişi, bir yeryüzünde, bir gökyüzünde cennet olabileceğini söylediği bir yerde bulunması, sonra cennetin aslında yok olduğunu bilge Chiang’tan öğrenmesi, bütün hayatı hız olan martıların en yüksek hıza ulaşması ile cennete ulaşabileceği gibi inançların kitapta yer alması yazarın bağlı olduğu inanç sisteminin bir sonucudur. Kitap sürekli tekrarlarla, arada siyah beyaz uçan martı fotoğraflarıyla 96. Sayfada sona eriyor.
Kitap için dikkatimi çeken bir bilgide bir yayınevinin bu kitabın uygunluk yaşının bir yaş ve üzeri olduğunu söylemesi. Bazı yayınevleri de 12 yaş ya da 15 yaş üstü olduğunu söylüyor. Bu kitap birinci bölümden sonrası için uygunluk yaşı olarak çok daha yukarlarda olması gerekir.
Birinci bölümdeki uçuş ayrıntıları ve diğer iki bölüm çıkarılırsa kitap ancak o zaman bir çocuk kitabı olabilir.
