11.09.2024
Leyla KENT. Yazar, Seyyah Leyla Kent
BEYNELMİLEL YAHUDİ
Gazze’ye İsrail saldırılarının başladığı tarihten sonra Yahudiler ve Yahudilikle ilgili kitaplar özellikle dikkatimi çekmeye başladı. Araştırma yaparken adı Beynelmilel (Uluslararası) Yahudi adlı bu kitaba ulaştım. Yazarı olan Henry Ford (1863-1947) Amerikalı iş adamı ve sanayici. Kitabın orijinal ismi The International Jew. The World’s Foremost Problem. İlk basım yılı 1920.
Henry Ford, iş hayatının zirvesindeyken Yahudiler tarafından kendisine entrika kurulmasıyla, Yahudiler hakkında bilgiler toplayarak bu kitabı yazmak ihtiyacını hissetmiştir. Bu kitabı yazmasıyla beraber şirketinin Nazi partisine finansal destek verdiği iddia edilmiş ama bu durum ispat edilememiştir. Böyle bir söylenti çıkmasının sebeplerinden biride Hitler’in Ford’a Alman Kartalı Nişanı verilmesidir.
Kitabı yayınlayan Otağ yayınları tarafından kitaba bir giriş bölümü eklenmiş ve mealen aşağıdaki bilgilere yer verilmiştir.
Aslında Henry Ford’un Yahudilere bu kadar karşı olmasının sebeplerinden biri şirketinin Yahudi bankerler tarafından ele geçirilmeye çalışıldığını fark etmesidir. Bunun üzerine en üst çalışanlarına Beynelmilel Yahudi’nin incelenmesi direktifini verip hazırlanan incelemeyi ilk olarak 1921 senesinde yayınlatmıştır.
Kitapta şu sorgulanmakta milletler kendilerine nereye kadar hakimdir? Aslında hangi beynelmilel güçler tarafından yönetilmektedirler.
Yani Beynelmilel güç Yahudiliği, yazar Henry Ford kitapta hem memleketi Amerika, hem de dini Hristiyanlık açısından yorumlayarak bu konuda diğer milletlere önderlik etmiştir.
Kitapta giriş olarak Yahudiliğin tarihi, nereden gelip nereye gittikleri ile ilgili bir özet geçilmiş.
Yahudiliğin başlangıç tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber M.Ö 2000-1750 yılları arasında başladığı tahmin edilmektedir. Kesin olarak bilinen bir şey var ise o da Roma imparatoru Titus, M.S 67 de başlayıp 70’e kadar süren Yahudi ayaklanmasını bastırıp Yahudilerin dünyaya dağılmasına sebep olmuştur.
Artık bundan sonra 2000 sene boyunca bütün amaçları Filistin’e geri dönmek ve bu dönüş için her yolu ama her yolu denemek olan Yahudilerin aslında en büyük istekleri Dünya’nın efendisi olmaktır. Bunun için akla hayale gelmedik her yola başvurmaktan çekinmemişler, hatta Tevrat’tan ayrı, Tevrat’tan esinlenerek Yahudileri birleştiren, Yahudi hukukunu içeren Talmud adlı kitabı dahi oluşturmuşlardır.
Yahudiler içlerine katıldıkları toplumlara karışmadan etnik özelliklerini koruyarak, kendi içlerinde evlenerek millet içinde millet oluşturmuşlardır. Günümüz de bazen de kadının çocuk yetiştirmede ön planda olmasından dolayı Yahudi kadının evlenmesine göz yumulmuş gibi görülse de o kadınla bütün alakayı kestikleri görülmüştür.
İçlerinde bulundukları toplumdan ancak aldıkları, kendi menfaatlerine uygunsa kabul ederler. Durumu kendi lehlerine çevirmek için kargaşa çıkarmaktan, ihtilaller ve hatta savaşlar çıkmasına sebebiyet verecek hareketler de bulunmaktan zerrece çekinmezler. Burada bu düşünceye örnek olarak şu olay gösterilmiştir.
Fransa da Almanlar için casusluk yaptığı düşünülüp yargılanan, ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Dreyfus adındaki bir Yahudi subayın kamuoyu baskısıyla tekrar yargılanıp aklanmasına rağmen bu hata Yahudiler tarafından kullanılarak, Fransa da gizli bir iç savaş çıkarılması için tahrik sebebi olmaya yetmiştir.
Rusya da ise Çarlık zamanı zulme uğrayan Yahudiler, Rus ihtilalini bir Yahudi bankası aracılığıyla finanse ederek bu ihtilalde önemli bir pay sahibi olmuşlardır. Rus ihtilalinin fikir babası Yahudi asıllı Marks, işçinin çektiği çileyi Yahudi’nin çektiği çile yerine koyması ile bilinirken ihtilalin önemli isimlerinin de Yahudi asıllı olması dikkat çekmektedir. Öyle ki Yahudi asıllı ABD li banker Jacob Schiff Amerika’dan açıktan açığa Rus ihtilaline para gönderdiğini ilan etmekten çekinmemiştir.
İlave olarak Yahudiliğin sahip olduğu ihtilalci ruha Teodor Herzl şu sözleri ile destek vermektedir.
‘’Bizler yeri geldiğinde ihtilalci partinin proletaryası oluruz, yeri geldi mi de zenginliğimizle kesemizin kudretini gösteririz.’’
Kitabı özet olarak okumaya başlıyoruz.
ABD de Yahudi Tarihi;
Amerika da Yahudi tarihi aslında Kristof Kolomb ile başlar. 2 Ağustos 1492 de İspanya’dan 300.000 Yahudi kovulmuştu. Ertesi gün yani 3 Ağustos tarihinde, Kolomb bu kovulan Yahudilerden yanına bir grubu alarak, Batı’ya doğru yola çıkmıştır. Kitapta ise bu Yahudilerin kesinlikle mülteci olmadığı söylenmektedir.
Olayın aslı şudur denmektedir. Sonra dan Hristiyan olmuş bir Yahudi olduğu iddia edilen Kolomb İspanya sarayında önemli görevlerde bulunan Yahudilerle birlikte Kraliçe İsabel’i ikna ederek, seyahatin maliyetini de kendileri karşılayarak yolculuğu başlattılar.
Daha sonraki tarihlerde Amerika’nın verimli bir ülke olduğunu fark eden Yahudiler o zamanlar bir Danimarka kolonisi olan New York’a Danimarka valisinin istememesine rağmen oradaki şirketlere yatırımlar yaparak bir şekilde yerleştiler.
Yazar, burada onlar için, bir istikameti yasak et, yine de başka bir istikamette herkesi geçecektirler diye söylemektedir. Örnek olarak yeni elbise ticaretini men et, eski kullanılmış eşya ticaretine başlarlar. Hatta çöp ticaretinin kurucusu da yine onlar oldular. İnsanlığın çöplerinden büyük servet elde ettiler. New York onlar için en önemli kazanç merkezi oldu. Bugün New York Yahudilerin en yoğun yaşadığı yerlerden biri olmuştur. Hatta bazı Yahudi yazarlar Vadedilmiş Topraklar’ın Amerika, New York’un ise yeni bir Kudüs olabileceğini yazmışlardır.
New York da kendilerince büyük başarılar elde ettiler. Piyes yazmak, kitap yazmak, tiyatro oynamak, tamamen Yahudilerin eline geçti. Sahneye aktarılan her oyunda sezilen propaganda da bazen cazip ticari bir amaç, bazen de doğrudan siyasi bir talimat verdiler. Aklınıza hangi sanayi dalı geliyorsa sinema, şeker, tütün, ayakkabı, müzik organizatörlüğü, mücevher, tahıl ve de tefecilik hepsinde Yahudiler vardır. Ya yalnız başlarına çalışırlar ya da denizaşırı diğer Yahudilerle istişarede bulunurlar. Uluslararası ticareti elinde tutan Amerikan işadamlarının büyük çoğunluğu Yahudi’dir. Amerika da Yahudi serveti her yerdedir. Aralarında çok büyük bir birlik ve yardımlaşma vardır.
Aralarında öyle protokoller yapmışlardır ki bu protokollerin 6.sı hemen göze çarpmaktadır. İşçi ücretlerini yükselteceğiz fakat bunun işçiye hiçbir faydası olmayacak. Çünkü, aynı zamanda ihtiyaç maddelerinin fiyatlarını da artıracağız. Artırmaya sebep olarak tarım ve hayvancılıktaki gerilemeyi göstereceğiz. Aynı zaman da anarşik fikirlere ve alkole düşkünlüğü de artıracağız işçilerin iş yerlerindeki verimlerini azaltacağız.
Araştırdığımızda en az 125 sene önce söylenmiş bu sözler, günümüz de yaşananlara uymuyor mu?
Yazar bu kısımda şöyle bir söz sarf etmekte, burada en önemli nokta Yahudilerin kendisi değil, Yahudi fikriyatıdır. İnsanları, fikirlerinin aleti olarak kullanmaktan çekinmezler. Aslında Yahudi problemi, Yahudi fikirleri problemidir.
Yahudi’nin para felsefesi, para kazanmak değil, para elde etmektir. Bu yüzden Yahudiler, endüstri liderleri olmayıp, bankerdirler.
Yapıcı kafaya sahip olan bir kişinin yapmakta olduğu işe karşı bir sevgisi vardır. Yani burada amaç biraz daha az para kazanıyım ama sevdiğim işi yapayımdır. Ama amacı para elde etmek olan birinin yaptığı işin bir önemi yoktur, yeter ki elde ettiği gelir tatminkar olsun. Yaptığı hiçbir şeye bağlılığı yoktur.
Yazarın şu ifadeleri dikkat çekici. Tek başına ele alındığında elde etme fikri tahripkar ama yapmak ile beraber alındığında yasaldır, yapıcıdır. Yalnızca elde etmede eline fırsat geçtiğinde ahlaki veya ahlaksızlık dairesi içinde ne olursa olsun al fikri vardır. Böyle bir ahlaksızlığı kim ister?
Yazar aslında Tevrat ehli olmayan Yahudiliğin elde etme üzerine, Anglo-Saxon fikrinin de yapma üzerine kurulu olduğunu söylüyor ama çok da Anglo-Saxon fikrinin sadece yapma üzerine olduğunu söylemek gerçekçi olmaz. Hatta şahit olduklarımızla Anglo-Saxon’da da elde etme fikrinin daha ağır bastığı görülmektedir.
Kitabın kiliseler ve Yahudilik bölümünde yer alan ilginç cümlelerden biri de, Hristiyanlıktaki bazı bilgisiz ruhban sınıfı, Yahudi telkinlerine inanarak Yahudilerin seçkin ırk olduğu propagandasını yapmaktadırlar diye söylenmesidir. Bu propaganda o kadar ustalıkla yapılmaktadır ki Yahudiler tahripkar, uygulaması mümkün olmayan fikirlerini üniversiteler gibi Amerikan kiliselerine sokmayı başarmışlar, kiliseye gelenleri bu fikirlerle o derece Yahudileştirmişler ki Yahudi’den daha fazla Yahudi olmuşlardır.
Bu satırları okuyunca aslında Yahudi olmadığını düşündüğümüz Amerikan yöneticilerinin neden bu kadar kayıtsız şartsız Yahudi taraftarı olduklarını bu satırlar bize göstermektedir.
Bu bölümde ise, Anglo-Saxon olan yazarımız, Avrupa’dan Atlantik’i aşıp gelmiş, damarlarında medeniyetçilik olan ırkının damarlarında ve kaderlerindeki medeniyetçilikle kayalık ve çıplak sahilleri mamur ettiklerini, Afrika’ya efendi olduklarını, Avustralya’yı iskan ettiklerini söylemekte.
Şimdi biz de soruyoruz bu ırkçı, faşist düşüncelerin Yahudilerin yaptıklarından farkı nedir? Hakim insanlardı, Dünya’ya hükmetmek için seçilmişlerdi. Yıkmak parçalamak için değil, daha iyisini yapmak için seçilmişlerdi. Yahudiler de tıpkı sizin gibi aynı iddialarda bulunuyorlar. Şimdi siz bunları söyleyince haklısınız, Yahudiler söyleyince mi haksızlar? Aslında onlar dünyaya hakim olmasın biz mi hakim olalım diyorsunuz?
Her asra bir ideal, her kavme bir hayat verdik diyerek aslında gerçekler ortadayken gerçekleri saptırmak size bir şey kazandırmayacağı gibi dünyanın geri kalanın nefretini üzerinize çekeceğinizin biraz da olsa farkında olun diyerek kitabı okumaya devam ediyoruz.
Düşmanı tanı diyerek;
İlk önce parasız devlet okullarını laikleştirme ile işe başladılar. Okulları laikleştirirken, üniversiteleri de Yahudileştirebilirsiniz. Hücum edilen değerlerin tahribi Yahudiliğin zaferi olacaktır.
Bu sebepledir ki aralarında yaptıkları dördüncü protokole göre imanı bozmamız lazım. Yahudi olmayan her ferdin kafasından Allah ve ruh prensiplerini çıkararak onların yerine maddi arzuları yerleştirmeliyiz.
Yahudiler aslında tarih boyunca insanlar arasında ayrı bir insan grubu, milletler içinde daima ayrı bir millet olmuşlardır. Yani ayrı bir millet olarak, üstün bir millet oldukları inancındadırlar.
